Videoyu oynat
YATAĞAN / SERİNHİSAR
Bıçakçılık
Serinhisar ilçesinin Yatağan kasabasında, Yatağan Baba’nın yadigârı olan demircilik sanatı köyün kurulduğu tarihten beri devam etmektedir. Buna bağlı olarak bıçakçılık sanatı gelişmiş olup, bıçak, çakı, tahra, balta, makas, kırklık, saban demiri ve pala gibi iş aletleri günümüzde de yapılmaktadır. Ülkenin her yerine gönderilerek, Yatağan insanının maden sanatındaki yaratıcılığı ve tarihten beri süregelen ata sanatı tanıtılmaktadır. Yatağan adıyla özdeşleşen palalar, literatüre “Yatağan” olarak girmiştir. XIII. Yüzyılın başlarında Osman Gazi’nin askerleri de, kendi sanatkârları tarafından imal edilerek, erleri tarafından kılıç yerine kullanılmış, Türkiye’nin her yerinde Yatağan palası adını taşımaktadır.
Yatağan Bıçakları
Yatağan’da yüzyıllara dayanan demircilik sanatı halen devam ettiği şekliyle az çok eskiyi andırmaktadır. Neticede demircilik mesleği günümüzde de tamamen değişmemiş, ileri düzeyde makineleşmeyle birlikte gelişmiştir. Bıçak yapımına geçmeden önce, Yatağan’da geleneksel metotlara göre üretilen bıçak malzemelerini sıralamak istiyoruz. Bunlar; demir, meşin körük ocağı, çekiçler, örs, mengene, keser, kıskaç, suntıraç, kalıp, keçe, zımpara taşı, bileği taşı, çark, aşkı takımı, kömür, zeytinyağı, kemik, tel, delgi, keski, törpü, eğe, mühür, kaz zağı, tığ, saplık usturası, saplık demirinden meydana geldiği görülür
Bıçak yapımında şöyle bir sıralama izlenir: Önce körük yakılarak işe başlanır. Ham demir kızdırılarak çekiçlerle örs üzerinde kabaca bıçak şekli verilir. Bıçak sayısı kadar saplık alınır ve bu körükte ısıtılarak yumuşatılır. Saplık usturası ile düzeltilir. Verilecek şekle göre saplık demiri arasına konarak şekillendirilir. Böylece bıçak namluları soğurken bıçakların sapları da kabaca hazırlanmış olur. Hazırlanan saplar kururken şekillendirilen ve inceltilen bıçak taslakları yere alınır ve başka bir örsün üzerinde çekiçle son defa şekil verilir. Sonra sap delikleri delinir, sırt ve ağızları eğe ile düzeltilir, mühür basılır. Soğuyan saplara törpü ile şekil verilir. Demirin kulpunun gireceği ağızlar açılır ve düzgün biçim alan bu bıçaklara su verilir. Bu işlem için su ve zeytinyağı kullanılır. Daha sonra bıçaklar kösele taşı ile çarkta parlatılır.
1950’li yıllardan sonra ise yassı çeliğin üretilmesiyle birlikte bıçak yapım metotları da değişmiştir. Yassı halde hazır olarak gelen bu demirler önce şerit kesme makinesiyle şeritler halinde kesilir, bu çubuklar körükte kızdırılarak çift çekiçle karşılıklı olarak hem şekillendirilir hem de sertleştirilir. Bu parça üç defa ısıtılıp dövülür. Sonra sap ölçüsü ile beraber bu şekil kesilir. Sap işleminde ise iki defa daha ısıtılıp çift çekiçle son şekli verilir. Saptaki damga ve deliğin daha kolay yapılabilmesi için bıçak tekrar tavlanır, rengi değişmeden delik alt havşası üst yuvarlak damga ile delinir. Damgalar çelikten yapılır ve üzerinde ters yazılı kelimeler bulunur. Bu damga, çekiçle hızla vurulunca zaten sıcak olan bıçağın üzerine oyuk halde çıkar. Çeliğin kullanımda daha sağlam olması, iyi çalışması ve ilk keskinliğini koruması için 1-1,5 kg’lık çekiçlerle ısıtılmadan dövülür, buna da “kuru çekiç” işlemi adı verilir. Böylelikle darbeler demirin her tarafına temayüz eder molekülleri sıkışır ve demir daha mukavemetli olur. Daha sonra belirli tip ve modellere göre sapları yapılır su verme işlemine geçilir. Su verme işlemi yine göz kararı ile değişik metotlarla yapılır.
Yatağan Palası
Yatağan Palasının ismini Yatağan Kasabasından alıp almadığı tam bilinmese de araştırmacıların çoğuna göre ismini, bu Kasabadan aldığı yönünde yoğunlaşmaktadır. Günümüzde ileri düzeyde bıçak ve kesici aletlerin üretimi, yatağan adı verilen aletlerin ismini buradan aldığının delili olmalıdır. Ayrıca Yatağan Kasabası’nın ismi ve bu ismi veren Osman Bey’in lakabı burada üretilen kılıçlara verilmiş olabilir.Yatağan tabii ki sadece Yatağan Kasabası’nda üretilmemiştir.
XVI. yy.’ın ortalarında yapımına başlanıp XIX. yy.’ın sonlarına kadar kullanılan bu kılıçların ismi üzerindeki başka bir görüşte; yeniçerilerin bellerine doladıkları, şal kuşaklar üzerine bağladıkları, meşinden yapılan silahlığın içerisine yatay bir şekilde yerleştirmelerinden dolayı bu ismin takılmış olduğudur. Bu silaha da zamanla yatay olarak durduğu için Yatağan adı verilmiştir. Ancak en güzellerinin Yatağan Kasabası’nda asırlarca üretildiği, büyük ustalık gerektiren bu Türk kılıcının da bu beldenin adını aldığı kabul edilir
Yatağan örneklerinin en eski örneği Dergiz Ali lakabıyla tanınan ustanın 978/1570 tarihli eseridir. Yatağan Kasabası’nda ise en eski demirci ustası olarak Mart 1703 tarihli bir belgede Demirci Hüseyin adlı bir usta görülmektedir
Yatağan’da XX. yy.da dikkatimizi çeken en tanınmış usta Derviş Usta’dır. Onunla beraber Hüseyin Usta ismi de karşımıza çıkmaktadır. Yatağanlar, Ahmet Alemdar, Abdullah, Salih, Hüseyin Kalfa, Usta Ahmet, Bekir Beşe, Abdi, Genç Mustafa gibi yapımcı ustaların (şimşiryeran) sayesinde Avrupa’ya ve Balkanlar’a yayılmıştır
Yatağanların yapımının son aşamamsını kın imali oluşturmaktadır. Kın yatağanlardan bağımsız bir parça olması sebebiyle bazı nüanslar ortaya koymaktadır. Kınlar genel olarak ahşap malzemeden imal edilerek yüzeylerinin başka maddelerle kaplandığı görülmektedir. Kınların yüzeyleri deri, kadife, gümüş, baton veya çeşitli maddelerle kaplanırdı. Bazı kınlar komple gümüş olduğu örneklerde karşımıza çıkmaktadır. Bu madenlerin üzerine bitkisel, geometrik tarzdaki motiflerle bezendiği görülmektedir. Yatağanların kını üç parçadan oluşmaktadır:
a) Kın Ağzı
b)Bilezik
c)Pabuç veya Çamurluktur.
Yatağan Kılıç Baston imalatı: Kılıç baston, bastonların içinin oyularak küçük bir kılıç tipinde çeliğin yerleştirilmesiyle oluşturulmuş bir silahtır. Böylece bastonlar her ne kadar yekpare bir görünüm sergilemesine karşın iki parçadan meydana gelmektedir. Bunlardan ilki baston, ikincisi ise bastonu dıştan saran kın bölümüdür. Boyutları genelde standart olarak yapılmış olup 0.80 m. civarındadır. Bastonun eğri olan yani tutulacak sapı çekildiği taktirde 1,5-2 cm genişlikten başlayarak uca doğru incelen bir kılıç çıkar. Kesmekten ziyade bir şiş vazifesi gördüğü için şiş baston ismi de takılmıştır. Yapım süreci aynen yatağanlar da olduğu gibi dövülmek suretiyle çelikleştirilerek yapılmıştır. Yani külçe demir alınarak kızgın ateşte ısıtıldıktan sonra dövülerek şekil verilmiştir
Bastonların bezemesi, sap ve kın kısımlarında yoğunlaşmıştır. Sap kısımları genellikle kuşbaşı veya ejderi anımsatan figürlerden meydana gelmektedir. Kınlarda ceviz ağacından oluşan bölümün üzerine kakma tekniğinden meydana gelen süsleme yer almıştır. Kınların süslenmesinde şöyle bir yol izlenmiştir: Önce gümüş yazının yazılacağı yer kazınır, eriyik haldeki gümüş haddeden geçirilerek ince tel haline gelene kadar uzatılırdı. Sonra soğuyan bu tel hazırlanan satha yerleştirilir ve düzenlenirdi. Şiş bastonları normal bastonlardan ayırabilmek imkansızdır. Bu nedenle savunma aracı olarak her zaman kullanılmışlardır
Yatağan’da kılıç baston üretimi bir hayli gerilemiş durumdadır. Bu işi yapan Mümtaz Yatağan isimli usta Cumhuriyet Dönemi’nin tanınmış son ustasıdır. Adı geçen ustanın vefatıyla birlikte bu işi yapan usta kalmamıştır.